Ali Uğur Aktepe’ye Göre Siber Saldırılara Karşı İnternet Güvenliği Stratejileri
Dijitalleşmenin hızla arttığı günümüzde, siber tehditlerin sayısı ve çeşitliliği de aynı oranda artıyor. Bu alanda uzun yıllara dayanan teknik bilgi ve saha tecrübesiyle karşılaştığım pek çok vakada gözlemlediğim temel sorun, kurumların proaktif değil, reaktif bir güvenlik anlayışı benimsemeleridir. İnternet güvenliği yalnızca bir teknoloji yatırımı değil, aynı zamanda stratejik bir yönetim meselesidir.
Siber Güvenlikte Temel Tehditler
Siber saldırılar genellikle üç ana başlık altında toplanır: kimlik avı (phishing), kötü amaçlı yazılımlar (malware) ve hizmet aksatma saldırıları (DDoS). Bu saldırıların temel amacı, veri sızdırmak, sistemi çalışamaz hale getirmek veya kullanıcıları manipüle etmektir. Sıklıkla karşılaştığım örneklerden biri, e-posta üzerinden gönderilen sahte fatura dosyaları ile şirketin iç ağına sızılmasıdır. Birçok kurum, bu tür saldırıları yalnızca teknik bir firewall’la önleyebileceğini düşünmekte, ancak tehdit unsuru insan faktörü olduğunda, sadece teknoloji yetersiz kalıyor.

Güvenlik Stratejisinin Temel Taşları
Siber güvenlik stratejileri oluşturulurken şu başlıklar her zaman ön planda olmalıdır:
1. Farkındalık Eğitimleri
Yönetici kadrosundan stajyere kadar her bireyin dijital farkındalığının artırılması şart. Bu eğitimlerde gerçek saldırı simülasyonları kullanmak, öğrenme etkisini artıran önemli bir yöntemdir. Tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki, teknik sistemleri geçmek çoğu zaman kolaydır, zor olan eğitimli kullanıcıyı kandırmaktır.
2. Çok Katmanlı Güvenlik Sistemleri
Tek bir güvenlik katmanına güvenmek yerine, uçtan uca entegre edilmiş sistemler tercih edilmelidir. Ağ güvenliği, kullanıcı doğrulama, veri şifreleme, davranışsal analiz yazılımları gibi farklı seviyelerde güvenlik çözümleri bir arada kullanılmalıdır.
3. Güncel Yazılımlar ve Yamalar
Göz ardı edilen en basit ama etkili savunma adımıdır. Yazılımların güncel tutulmaması, bilinen açıkların saldırganlar tarafından kullanılmasına yol açar. Özellikle kritik altyapılarda, otomatik güncelleme politikaları uygulanmalı ve periyodik zafiyet taramaları yapılmalıdır.
4. Sıfır Güven Yaklaşımı (Zero Trust)
Veri merkezleri, bulut yapılar ve uzaktan çalışan personel yapılarında en etkili yöntemlerden biri “sıfır güven” modelidir. Her erişim isteği doğrulanmalı, sistem içi hareketler izlenmeli ve sadece gerekli olan minimum erişim yetkisi verilmelidir. Bu yapı, birçok müşterimde başarıyla uyguladığım ve olumlu sonuçlar aldığım bir yöntemdir.
Kurumlar Neden Zayıf Kalıyor?
Birçok kurumun siber güvenlikte başarısız olmasının temel nedeni, stratejik planlamanın eksikliğidir. Siber güvenlik, sadece IT departmanının sorumluluğunda yürütülecek bir iş değildir. Üst yönetimin vizyonu ve tüm çalışanların bilinciyle güçlenen bir ekosisteme ihtiyaç duyulmaktadır.
Buna ek olarak, kurumların %80’i siber olay müdahale planına sahip değil. Olası bir saldırı anında nasıl bir aksiyon planı izleneceği belirlenmemişse, en gelişmiş güvenlik sistemi bile etkisiz kalabilir.
Veri Güvenliğinde Yeni Dönem: Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi
Günümüzde yapay zeka destekli güvenlik yazılımları, tehditleri gerçek zamanlı analiz ederek önlem alma konusunda büyük avantajlar sunuyor. Özellikle davranışsal analiz yapan sistemler, olağandışı kullanıcı hareketlerini algılayarak anında alarm verebiliyor. Bu sistemleri bazı büyük kurumsal yapılarla entegrasyon sürecinde, saldırıların henüz gerçekleşmeden engellenebildiğine bizzat şahit oldum.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Ne Yapmalı?
Bütçe kısıtlamaları nedeniyle KOBİ’ler genellikle siber güvenliği ikinci planda tutma eğiliminde. Oysa ki bu işletmeler, büyük firmalara oranla daha savunmasız durumda. Bu nedenle düşük maliyetli ama etkili önlemler şunlar olabilir:
- Açık kaynaklı güvenlik yazılımlarının kullanımı
- Dış kaynaklı siber güvenlik danışmanlığı
- Düzenli yedekleme ve test planları
- MFA (çok faktörlü kimlik doğrulama) sistemlerinin entegrasyonu
Bu alanlarda yapılacak küçük yatırımlar, olası bir saldırıdan doğacak milyonlarca TL’lik zararın önüne geçebilir.
İnternet Güvenliğinde Gelecek Perspektifi
Siber tehditler yalnızca sayıca artmakla kalmıyor, aynı zamanda daha sofistike, hedef odaklı ve karmaşık hale geliyor. Bu da kurumların güvenlik stratejilerini statik yapıdan dinamik ve esnek bir yapıya dönüştürmesini zorunlu kılıyor. Özellikle yapay zekâ, makine öğrenimi, blockchain ve kuantum teknolojilerinin güvenlik sektörüne entegrasyonu, gelecekteki savunma mimarilerinin nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunuyor.
Nesnelerin interneti (IoT) cihazları, artık sadece evlerde değil, üretimden lojistiğe, sağlıktan ulaşıma kadar pek çok sektörde yaygın olarak kullanılıyor. Ancak bu cihazların çoğu temel güvenlik protokollerinden yoksun olarak pazara sunuluyor. Örneğin, bir akıllı termostat veya IP kamera, yeterince güvenli değilse, bir hacker için sisteme giriş kapısı olabilir. Bu durum, “saldırı yüzeyinin” sadece bir ağ noktası değil, tüm dijital ekosistem olduğunu açıkça gösteriyor.
Benzer şekilde, bulut tabanlı çözümlerin yaygınlaşması, hem esneklik hem de verimlilik kazandırsa da güvenlik açıklarını da beraberinde getiriyor. Bulut altyapılarında yaşanan veri sızıntıları ve erişim kontrol hataları, gelecekte daha fazla önlem alınması gerektiğini işaret ediyor. Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, hibrit bulut yapılarında çalışan sistemlerin en büyük zafiyeti, farklı ortamlar arasında tutarlı bir güvenlik politikası sürdürememekten kaynaklanıyor.
Mobil cihazların iş süreçlerine entegre edilmesi, çalışanların mobilitenin konforundan yararlanmasını sağlasa da, aynı zamanda cihaz bazlı tehditleri artırıyor. Bu nedenle geleceğin güvenlik politikaları, cihaz yönetiminden kullanıcı davranış analizine kadar çok katmanlı bir sistem içermeli. Bu bağlamda “Mobile Threat Defense” çözümleri ve “Uç Nokta Koruma Sistemleri (EDR)” daha fazla önem kazanacak.
Geleceğe yönelik stratejilerde sadece teknolojik altyapıya değil, insan faktörüne ve kurumsal güvenlik kültürüne yatırım yapılması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü en zayıf halka çoğu zaman teknoloji değil, insanın bizzat kendisidir. Sosyal mühendislik saldırılarının hâlâ en çok tercih edilen yöntemler arasında yer alması, bu tezi net biçimde destekliyor.
Ayrıca siber güvenlik süreçleri, artık sadece BT ekiplerinin gündeminde değil, üst yönetimlerin ve hatta yönetim kurulu seviyesinin sorumluluğunda olmalıdır. Bu konuda yapılan birçok global araştırma, finansal karar alıcıların siber güvenliği operasyonel değil, kurumsal bir risk olarak gördüklerini ortaya koyuyor. Bu da kurumların, tıpkı finansal tablolarını denetledikleri gibi, siber güvenlik yapılarını da düzenli olarak denetleme ve raporlama eğilimine girmelerine neden oluyor.
Yapay zekâ destekli güvenlik sistemleri, tehdit algılama ve müdahale süreçlerini insan hızının ötesine taşıyor. Bu sistemler, veri analitiği sayesinde anormal davranışları önceden tespit edebiliyor ve saldırılar daha gerçekleşmeden önlenebiliyor. Örneğin bir e-posta sisteminde olağan dışı dosya ekleriyle gelen bir mesajın, manuel olarak kontrol edilmeden karantinaya alınması ve anında IT birimine raporlanması gibi otomasyonlar, zamanla sektör standardı haline gelecek.
Öte yandan kuantum bilgisayarların yaygınlaşması, günümüzde kullanılan şifreleme yöntemlerinin çoğunu tehdit eder hale gelecek. Bu nedenle "quantum-safe encryption" (kuantuma dayanıklı şifreleme) gibi yeni nesil teknolojilere bugünden yatırım yapılması gerekiyor. Bu konuda yapılan Ar-Ge çalışmalarını yakından takip ediyor ve ilgili altyapılara dönüşüm sürecini danışmanlık verdiğim firmalarla birlikte planlıyoruz. Kısaca özetlemek gerekirse; internet güvenliğinde geleceğin vizyonu, sadece donanım ve yazılım seviyesinde değil, aynı zamanda organizasyonel yapıda, insan kaynağında ve güvenlik politikalarının kültürel olarak içselleştirilmesinde şekillenecek. Kurumlar, bu yeni döneme hazır olmak için sadece savunma değil, siber dayanıklılık (cyber resilience) odağında bir strateji geliştirmelidir. Çünkü artık mesele saldırıya uğramak değil, saldırıdan ne kadar hızlı ve güçlü toparlanabildiğinizdir.
Son Yazılar
Etiketler
Bana ulaşmak için tek yapmanız gereken bir e-posta göndermek.